Baslangiç Dönemi (1919-1951)
Voleybol Türkiye`ye Birinci Dünya Savasi`ni izleyen Mütareke günlerinde geldi. 1919-1925 yillari arasinda Istanbul`da YMCA`in müdürlügünü yapan Dr. Deaver adli Amerikali, dernegin spor salonunda voleybol oynatmaya baslamis, kisa zamanda beden egitimi ögretmenlerimizin ilgisini bu yeni spor oyununa çekmeyi basarmisti.
1919`da voleybol daha Avrupa`ya yayilmis degildi. Bulunali topu topu yirmi dört yil olmus, hele smaçla oynanmaya baslanisinin üstünden daha ancak alti yil geçmisti.
Calaloglu`ndaki Erkek Muallim Mektebi`nin beden egitimi ögretmeni olan ünlü spor adami Selim Sirri TARCAN, YMCA`de görüp oynadigi voleybolu, bedensel yetenekleri gelistiren, temiz bir spor oyunu olarak benimseyip ögrencilerine ögretmeye basladi. 1920-1924 yillari arasinda Erkek Muallim Mektebi`nden çikan beden egitimi ögretmenleri de bu sporu kisa sürede okullarimiz yaydilar. Kabatas, Vefa, Pertevniyal, Galatasaray, Istiklal, Haydarpasa, Istanbul liselerinde yogunlasan çalismalar, önce okullar arasi turnuvalara yol açti. Voleybol oynayan çocuklar okullardan mezun olmaya baslayinca da, çalismalar üniversitelere, kulüplere dogru genisledi. Bu gün bir basketbol yuvasi olarak bilinen Istanbul Teknik Üniversitesi, o zamanki adiyla Yüksek Mühendis Mektebi, 1924-1944 yillari arasinda voleybolun besigiydi. Ankara`daki Siyasal Bilgiler Fakültesi, o zamanki adiyla Mülkiye Mektebi de, voleybola öncülük eden bir yüksek okuldu.
Kulüpler arasi lig maçlarina geçildiginde voleybolcu sayisi hayli yükselmisti. Çesitli kentlerde yapilmaya baslanan sampiyonalari, 1949`da Türkiye Voleybol Sampiyonasi izledi.
Gene de takim sayisi fazla degildi. Örnekse 1951 yilinda Istanbul Voleybol Ligi su yedi takim arasinda oynaniyordu: Altinordu, Beyogluspor,Galatasaray, Vefa Kadiköyspor, Kurtulus, Moda. Bu takimlardan basa oynayanlar Vefa ile Kadiköyspor idi.
Otuz iki yil süren bu baslangiç döneminde Türk voleybolu bütünüyle disa kapali kaldigindan çok ilkel bir görünümdeydi. Spor Oyunlari Federasyonu adi altinda kurulmus bir federasyon basketbol, eltopu, voleybolu birlikte yönetmeye çabaliyor, yeterince etkin olamiyordu.
Oysa sporcularimizda disa açilma özlemi büyüktü. Öylesine ki, 1946 yilinda ülkemize Yunanistan`dan gelen bir basketbol takiminda voleybolcularinda yer aldigi ögrenilince, durum hemen Spor Oyunlari Ajani Turgut ATAKOL`a iletilmis, onun araciligiyla Atina-Istanbul karmalari adiyla bir maç oynanmasi saglanmisti. Voleybolda ilk yabanci karsilasmamiz olarak anabilecegimiz bu maç, o zamanki kurallara göre üç set üzerinden oynanmis, 2-0 Istanbul Karmasi`nin üstünlügüyle sona ermisti. Bu karmada yer alan o günün ünlü oyunculari sunlardi: Güneri ARTUNKAL, Dinçer ASENA, Mehmet Jeba BERKÖK, Ayhan DEMIR, Payidar DOBRA,Gültekin GÜLER, Aleksandre HOLYAFKIM, Valentin HOLYAFKIM, Ugur KALAFATOGLU, Erdogan KUTKAN, Sacit SELDÜZ, Merih SEREZ.
Bu gerçi uluslararasi bir karsilasmaydi, ama bizim hakemlerimizle ( Yani bizde geçerli kurallarla) üstelik de öncelikle basketbolcü olan sporculara karsi oynanmis, tam anlamiyla bir "dostluk" maçiydi. 1952 yilinda ise baska bir uluslararasi karsilasma Türk voleybolunun görünümünü bütünüyle degistiriverdi.
Disa Açilma (1952-1957)
O dönemde Türk voleyboluna yalniz oyunculugu, antrenörlügüyle degil, girisimci kisiliginden kaynaklanan gönüllü yöneticiligiyle de büyük katkilarda bulunan Ayhan DEMIR, 1952 yilinda, ne yapmis ne etmis, üniversiteli sporculardan kurulu bir basketbol takimi ile bir voleybol takimini, Misir`in çagrilisi olarak Kahire`ye götürmüstü.
Türk voleybolculari orada yabanci hakemlerden, bizde uygulanan kurallarin çoktan degistirilmis oldugunu, oyunumuzun dizilislerden vuruslarimiza kadar pek çok yönüyle uluslararasi kurallara uymadigini ögrenince, büyük bir düs kirikligina ugradilar. yurda dönüldügünde Spor Oyunlari Federasyonu`na basvurulup durum ayrintilari ile anlatildi : Yillardir yabanci karsilasma yapmamak, kurallari izlememek yüzünden, utanç verici bir duruma düsülmüstü.
Bunun üzerine, 1953`de, Yugoslavya ile Istanbul`da bir maç yapilmasi için harekete geçildi. Bir ulusal takim seçilip Misir`da edinilen bilgilerin elverdigince çalistirildi. Takimda yer alan oyuncular sunlardi.
Selçuk ATAMER,
Yigit AYASLIOGLU,
Saman BERGERDEN,
Ayhan DEMIR,
Sinan ERDEM,
Gültekin GÜREL,
Aleksandre HOLYAFKIM,
Valentin HOLYAFKIM,
Ziya KAYACAN,
Sacit SELDÜZ,
Lui SALABI,
Marsel SALABI
Spor ve Sergi Sarayi`nda oynanan bu ilk bes setlik maçimizda ulusal takimimiz Yugoslavlarin yadirgadigi çekmelerle bir set kapip 3-1 yenildi.
Yugoslavlar pasör kaçirarak üç oyuncuyla hücum ediyorlardi. Bizim voleybolumuz ise daha üç pasör üç smaçör anlayisini asmis degildi. Nerden vuracagi önceden belli tek smaçörle hücum ediyorduk.
Bu maçi bir Türk bashakem yönetmese büsbütün çaresiz kalacaktik. Çünkü daha faullü vuruslarimizi düzeltebilmis degildik.
Spor Oyunlari Federasyonu yetkilileri, durmadan gelisen dünya voleybolu karsisindaki durumumuzu gözleriyle görünce, sporcularimizi, antrenörlerimizi egitmek üzere, Yugoslavya`dan bir antrenör getirdiler. Danila POJAR adindaki bu antrenör Türkiye`deki maçlari izledi, kurslar açti, takimlarimizin çagdas yöntemlerle çalistirilmalari için gerekli bilgileri verdi.
Ayni yil Ankara`da düzenlenen üç üniversite takimi arasindaki uluslararasi turnuvayi, Yugoslavya ile Yunanistan`i yenen Türkiye kazandi.
Ama, bir yil sonra, 1945`de, Belgrat`ta yapilan ikinci ulusal maçimizda Yugoslavya`ya gene, hem de 3-0 yenildik. Maç on yedi dakika sürmüs, Türk takimi çözülüp gitmisti. Ama artik faullü çekmelerle oynamiyor, smaç vuruyorduk.
1955 yilinda ulusal takimimiz hiç maç yapmadi. Ama yabancilarla oynamanin, iyi takimlari görmenin önemini anlayan sporcular disa açilmanin baska yollarini aradilar. 1953`den 1957`e kadar sürekli hem Istanbul, hem Türkiye Sampiyonu olan Galatasaray takimi, ulusal takimin birçok oyuncusunu da içinde bulunduran kadrosuyla 1955 yilini yabanci karsilasmalarla geçirdi. En güvenilen oyuncu, Ayhan DEMIR, o günlerin anlayisina uyarak, takiminin antrenörlügünü de yapmaktaydi. Önce Bulgar takimlariyla oynandi. Sonra Fransa`da iki Yugoslav, bir Italyan, bir Fransiz takiminin katildigi besli bir turnuvaya gidildi. bu turnuvada Galatasaray iki Yugoslav takiminin arkasindan üçüncü olmak basarisini gösterdi.
Ertesi yil, 1956`da, Türkiye Paris`te yapilan üçüncü Erkekler Dünya Sampiyonasi`na katildi. Sovyetlere 3-0, Kore`ye (2-0 öndeyken) 3-2 yenilerek klasman grubuna kalan takimimiz Avusturya ile Luxemburg`u 3-0 yenip Hindistan`a 3-0 yenilerek siralamada yirmi ikinci oldu.
Takimi maçlara kaptan Ayhan DEMIR hazirlamis, hem oyunculuk, hem koçluk yapmisti. Oysa bütün takimlarin kenarda oturan antrenörleri vardi.
Dünya Sampiyonasi`ndan, "Kore maçini kaçirmasaydik çok daha iyi bir derece alacaktik" görüsüyle, uluslararasi maçlara iyice alisilmis olarak dönüldü.
1957`de, Istanbul`da, Fatih Kupasi adiyla çok büyük bir turnuva düzenlendi. Sovyetler Birligi, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Iran ile Türkiye`nin katildigi bu turnuvaya takimimiz Çekoslovakya`dan getirilen ünlü bir antrenör, Jiri KOBRLE hazirladi. Türkiye yalniz Iran`i 3-0 yendi, öbür takimlardan set alamadi, ama artik biz de voleybolu, bu alanda ileri gitmis dünya ülkelerinin oynadigi gibi oynuyorduk. Seyircilerimiz, tribünlerdeki genç sporcularimiz ise, "güç voleybolu" denilen sporun özelliklerini en yüksek düzeyde oynayanlardan görmek olanagini elde etmislerdi. Bu tarihten sonra spor çevrelerinde voleybola verilen önem birdenbire artti.
Ulusal takimimiz çalistiran Jiri KOBRLE`den, memleketine dönmeden önce, antrenör kurslarinda da yararlanilarak Dogu Avrupa voleybolunun kurumsal özelliklerinin ögrenilmesi yolunda önemli bir adim atilmis oldu.
Dogu Avrupa Voleybolu (1958-1967)
1958`de Voleybol-Eltopu Federasyonu kuruldu. Eltopunun o dönemde yaygin bir spor olmadigi düsünülürse, bu ayrilmanin voleybol için önemi kolayca anlasilir. Voleybol artik yüksek düzeydeki yöneticilerce de önemsenen, atilim yapmasi beklenen bir spordu.
1958`de, Çekoslovakya`nin Prag kentindeki Avrupa Erkekler Sampiyonasi`na takimimizi hazirlamasi için ünlü Rumen antrenör Nicolae SOTIR çagrildi. Türkiye bu sampiyonada on birinci olurken Avusturya(3-0), Arnavutluk(3-1),Misir(3-0),Finlandiya(3-1) gibi takimlari yendi. Dogu Avrupa voleybolunu arti basariyla uyguluyor, Bati Avrupa takimlariyla basa bas oynayacak duruma gelmis görünüyorduk. Tipki Kobrle gibi, Sotir de antrenör kurslari yöneterek voleybol adamlarimizin kuramsal yönden gelismelerine katkida bulundu.
Fatih Kupasi maçlarinin gördügü büyük ilgiden güç alan Federasyon, Istanbul`da uluslararasi turnuvalari belli aralarla tekrarlamaya basladi. 1965`e kadar dört Istanbul Enternasyonal Voleybol Turnuvasi izlendi. Dünyanin en güçlü voleybol takimlari olarak bilinen Sovyetler Birligi, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Macaristan, Polonya`nin ünlü oyunculari, seyircilerimizin, özellikleriyle tanidiklari sporcular oldular. Voleybol oynamaya heves eden çocuklarimizin sayisi arttigi gibi, voleybola yeni baslamis olan küçük yaslardaki sporcularimizin görgüsü de büyük oranla artti.
Bu arada kurslar yönetmek, ulusal takimlarimizi çalistirmak için, bir Rumen antrenör daha geldi Nicolae MURAFA.
Bu antrenörün büyüklerin yani sira genç erkek takimimizi da çalistirmasi, voleybolumuzda yeni bir kusagin söz sahibi olmaya basladigi 1966 yilina denk düsmüstü.
Dogu Avrupa voleybol anlayisina bagli, uzun süreli, programli çalismalara yatkin bir antrenör olan Hilmi TÜKEL`in, kendi yetistirdigi gençlerden kurulu Fenerbahçe takimi, bu dönemde, tam bir serpilmenin esigindeydi. Daha baslarken Dogu Avrupa voleybol anlayisina göre hazirlanmis olan bu yükselme özlemi içindeki sporcular, Murafa`nin çalistirdigi genç ulusal takimda yer alip uluslararasi deneyim kazaninca, 1966-1967 dönemi Istanbul birinciligini, Galatasaray`in yillarin sampiyonu "Yenilmez Armada"sindan koparmayi basardilar.
1966 yili Agustosunda Macaristan`da yapilan Genç Erkekler Voleybol Sampiyonasi`nda Türk takimi on ikinci oldu.
Ayni yilin Ekim ayinda Çekoslovakya`da yapilan altinci Erkekler Dünya Sampiyonasi na katilan takimimiza antrenör Murafa bu genç takimdan bes oyuncu aldi. 1956-1968 yillari arasinda ulusal takimimizin degismez adami Deger Eraybar takim kaptaniydi. Türk voleybolunun Dogu Avrupa anlayisina geçis döneminde yetismis en büyük sporculardan biri olan, bu ögrenme, degerlendirme, uygulama gücü yüksek oyuncu, Murafa`nin yardimciligini yapiyor, antrenörlüge dönüm yillarinda, otuz yasinin olgunluguyla, voleybolumuzu alttan gelen kusaga aktarmakta önemli bir rol oynuyordu.
Murafa`nin gençlestirilmis takimi, Çekoslovakya`daki Dünya Sampiyonasi`nda on besinci olma basarisini gösterdi. Bu basari sözcügünün gelisigüzel kullanilmadigini belirtmek için, siralamada altimizda kalan takimlarin adlarini verelim: 16-Italya; 17-Küba; 18-Fransa; 19-Finlandiya; 20-Bati Almanya 21-Mogolistan; 22-Danimarka.
Ertesi yil Türkiye çok büyük bir organizasyonu yüklendi: 1967 Avrupa voleybol sampiyonalari. Yirmi erkek, on yedi kiz takiminin katildigi maçlar Ankara, Istanbul, Izmir, Adana`da 26 Ekim günü basladi. Finalleri ise kizlar Izmir`de erkekler Istanbul`da oynadilar.
Istanbul`da Sovyetler Birligi, Çekoslovakya, Polonya, Romanya, Macaristan, Dogu Almanya, Yugoslavya, Italya arasinda oynanan, bir hafta süren maçlar, tribünleri dolduran genç sporcularimiz için essiz bir görgü egitimi oldugu gibi, voleybola birtakim yeniliklerin gelmekte oldugunu da açikça gösterdi.
1966`da, Çekoslovakya`da yapilan Erkekler Dünya Sampiyonasi`nda Japonlarin sergiledigi Asya voleybolunun hareketleri, Sovyetler Birligi, Çekoslovakya Polonya, Romanya takimlarinin oyuncularinca deneniyor, bir yil önce Çekoslovakya`daki Dünya Sampiyonasi`na katilmis olan voleybolcularimizin anlata anlata bitiremedikleri "Japon Voleybolu" tribünlerin baslica konusu olmayi sürdürüyordu.
1958-1967 yillari arasindaki kisa dönemi Türk voleybolunun çok iyi yönetildigi, parlak bir dönem olarak anmak gerekir.
Voleybolumuzu bu dönemde bilgisizlik batagindan kurtarilip uluslararasi turnuvalarda dereceye girecek düzeye yükseltilmis, çok basarili sporcular yetistirilmis, antrenör kurslari açilmis, dünyanin en büyük takimlari Türk seyircilerinin karsisina tekrar tekrar çikarilmis, kiz ulusal takimi kurularak sampiyonalara sokulmus, yapilan yogun çalismalarla uluslararasi voleybol çevrelerinde sayginlik kazanmamiz saglanmis, bunun sonucu olarak da Vahit ÇOLAKOGLU, Sinan ERDEM, Meno ZAMBOGLU gibi yöneticilerimiz dünya voleybol kuruluslarinda uzun yillar sürecek çok önemli görevlere getirilmislerdir.
Asya Voleybolu (1968-1975)
1966`da Murafa`nin Çekoslovakya`daki Dünya Sampiyonasi`na götürdügü ulusal takimimizin bes genç oyuncusu Deniz ESINDUY, Ilhan ÇETINKAYA, Aziz KALAOGLU, Mustafa TOPAÇ, Ibrahim VURAN idiler. "Japon voleybolu"nu genç yasta, gelisme yillarinda görme olanagi bulan bu voleybolcularimizdan Ilhan ÇETINKAYA ile Ibrahim VURAN, özellikle yeniliklere açik, gelisme, ilerleme özlemi içinde gençlerdi. Her ikisi de oynadiklari takimlarla Asya voleybol anlayisinin harekelerlerini sokmakta öncülük ettiler. Antrenörlük de yapan ilhan ÇETINKAYA çalistirdigi takimlari bütünüyle bu anlayisa yönlendirdi. Ayrica, 1971 yilinda, genellikle Japon antrenörlerin yaptiklarindan kaynaklanan, Asya voleybol anlayisinin kurumsal temellerini, uygulama tekniklerini açiklayan, Voleybol adli bir kitap da yayimlandi.
1966`da ulusal takimimizin kaptanligini yapan, sporculugu birakip bütünüyle antrenörlüge adanma hazirliklari içindeyken "Japon voleybolu"nu görme olanagini elde eden Deger ERAYBAR ile dünya voleybolunu yakindan izleyen Ankarali iki antrenör, Cafer AKSAKAL ile Cengiz GÖLLÜ de, çalistirdiklari takimlarda, asya voleybol anlayisinin file hareketlerini uygulamaya basladilar. Örnekse, Cengiz GÖLLÜ`nün antrenör, Ilhan ÇETINKAYA`nin oyuncu oldugu ODTÜ`de, 1968-1971 yillari arasinda, kisa, kursun, jet, alçak, çapraz Romen paslarla oynaniyordu.
Dogu Avrupa voleybol anlayisiyla yetismis olan sporcularin Asya voleybol anlayisinin kaçinilmaz kosulu olan erken siçramalari kolay kolay benimsemedikleri, erken kisayi ölü kisaya, kursun pasi kaydirak pasa dönüstürerek hep topun pasörün elinden çikmasini beklemek egilimi içinde olduklari, ayrica kursun jetleri de bombeli jete dönüstürdükleri bir gerçektir. Ilhan ÇETINKAYA kitabinda erken siçramanin (Flash hareketinin) önemini açikça belirtmis olsa da, bu geçis döneminde, baska bir voleybol anlayisiyla yetismis oyunculardan, özlenen sonuç alinamamis olabilir.
Nitekim 1970-7971 yillarinda ulusal takimlarimizi çalistiran Bulgar antrenör Kosta SAPOF, erken siçrama üzerinde pek durmamis, hizli voleybolu, Avrupalilarin "Quick" dedikleri "çabuk" smaçlarla oynatma yolunu seçmis, ölü kisa, kaydirak, bombeli jet paslarla yetinmek zorunda kalmistir.
Altinyurt`da 1972`ye kadar yapilan hizli voleybol çalismalari da bu anlayis çerçevesindeydi. Avrupalilarin çabuk smaçlariyla bir oyun anlayisini uyguluyorduk.
1972`de Ankara`da yapilan Balkan Gençler Sampiyonasi`nda erken siçramalari deneyen Bulgar takimini izleyince, flash hareketinin nasil yapilmasi gerektigi konusunda kesin bir görüse varmis olduk.
Bu tarihten sonra Altinyurt Asya voleybol anlayisina giden yolda büyük bir atilima girdi. Türk voleyboluna birbiri ardina yeni file hareketleri getirdi. Önce seyircilerin, giderek bütün genç voleybolcularin ilgisini çeken bu oyun tarzina "Altinyurt Tarzi" denmeye baslandi.
Asya voleybolu, seçkin sporculari az olan, yetistirdigi iyi oyuncularini sürekli baska kulüplere kaptiran Altinyurt`un, her seye karsin, önce yükselmesini, sonra da uzun yillar Deplasmanli Lig`de kalabilmesini sagladi. Ama önlerde yer almayan bir takimin getirdigi yenilikler, begenilse de, öbür takimlari yeterince etkilemedi.
1971 yilinda Voleybol Federasyonu Teknik Komitesi, ulusal takimlarimizin basarili olabilmeleri için, Dogu Avrupa oyun anlayisindan uzaklasip Asya oyun anlayisina yönelmemiz gerektigi konusunda bir karar aldi. Bu yönde bir baslangiç yapilmasi için de genç ulusal erkek takiminin basina antrenör olarak Cafer AKSAKAL getirildi. Istanbul, Ankara Izmir`de genis bir çalisma baslatildi. Bu çalismalarda antrenörleri, oyunculari (özellikle Asya voleybol anlayisiyla yetistirilmekte olan pasörleriyle) Altinyurt`lular da görev aldilar.
Çesitli turnuvalari, sampiyonalari içeren, araliklarla sürdürülen iki yillik bir çalisma sonucunda, hizli voleybol oynayabilecegine inanilan bir takim olusturuldu.
Cafer AKSAKAL`in 1973`de Hollanda`da yapilan Avrupa Gençler Sampiyonasi`na götürdügü bu takim orada bes maç kazandi, üç maç yitirdi, on dördüncü oldu. Ama takimimizin oynadigi voleybol büyük övgülerle karsilandi.
Hollanda`daki maçlari izlemis olan Nejat ALTAV söyle yaziyordu: "Yirmi bes yila yakin voleybolun içinde hakem ve gazeteci olarak bulundugum sürede iddia edebilirim ki genç takimimiz, ilk defa modern voleybol oynamistir.(...) Eski voleybol klasik yüksek paslari yerine fileye paralel gelen toplari vurmaya hazir üç smaçörümüzü bir anda karsilarinda gören Macarlar sasirmis ve bloklari çökmüstü."
Almanlara teknik direktörlük yapan ünlü Rumen antrenör Sebastian Mihailescu da söyle diyordu: "Grubumuzda Türkleri favori görüyorum. Zira modern voleybolu gerçekten uyguluyorlar."
Evet, Asya voleyboluna artik "Japon voleybolu" degil, "modern voleybol" deniliyordu. Yani herkes bu tarzi benimseme yolundaydi.
Türkler ise bu voleybolu Mihailescu gibi bir antrenöre bile begendirecek düzeyde oynayabiliyorlardi.
Bu umut isigi, ne yazik ki, yaslari dolan oyuncularin takimdan ayrilmalari, Cafer AKSAKAL`in da ertesi yil antrenörlügü birakmasiyla sönüverdi.
Ama Asya voleybolunun file hareketleri genç ulusal takimlarimizdaki oyuncular araciligiyla kulüp takimlarina yayilmaya baslamisti.
1975 yilinda, Altiyurt Kulübü`nde, federasyon Teknik Direktörü Ayhan DEMIR`in baskanliginda yapilan, Mehmet BENGÜ, Enver GÖÇENER, Cahit ERDOGUS`un katildiklari bir toplantida, 1971`den bu yana genç ulusal takimlarda çalistirilan oyuncularla bir Umut Ulusal Takimi olusturmak düsüncesi ortaya atildi. Asya voleybol anlayisiyla oynatilacak olan bu takim dört yildir verilen emeklerin ürününü toplayacakti.
Teknik, taktik antrenörlügünü Mehmet BENGÜ`nün, kondisyon antrenörlügünü Enver GÖÇENER`in üstlendigi Umut Ulusal Takimi`na su oyuncular seçildi: Selim ÇAVUSOGLU, Serap GENÇSU, Dünya BALTACIOGLU, Serdar ÇAGAN, Yusuf HAKIM, Ahmet ÖZÇAM, Mehmet GÜNDÜZ, Secaattin YETISTIREN, Sakir KAYHAN, Cumhur TEZESEN, Esref YILDIRIMER, Gökhan ESENTAN.
Asya voleybol anlayisinin üstünlügünü kanitlama özleminin yarattigi büyük bir coskuyla hazirlanan takimimiz, 1975 yili Temmuz ayinda, Bati Almanya`nin Mannheim kentinde, Romanya, Italya, Bati Almanya genç ulusal takimlarinin katildigi dörtlü bir turnuvaya götürüldü.
Ilk maçimizda Bati Almanya`yi saskina çevirerek 3-0 yendik.(Aslinda çok iyi hazirlanmis olan Alman takimi ertesi gün Italya`yla 3-2 lik bir maç oynadi, son gün ise Romanya`yi 3-2 yenmeyi basardi.) Ikinci maçimizda, büyük bir çekismeden sonra, Rumenlere 3-2 yenildik. Hem Romanya`yi, hem de Bati Almanya`yi yenen Italya`yla oynayacagimiz üçüncü maç sampiyonluk maçiydi. Prof. Anderlini`nin antrenörlügünü, sonraki yillarin ünlü oyuncusu Lanfranco`nun kaptanligini yaptigi, büyük umutlarla bakilan güçlü Italyan genç takimi, Türkiye karsisinda 3-0 lik umulmadik bir yenilgiye ugradi. Romanya ile Italya gibi iki voleybol ülkesini geride birakarak sampiyon olduk.
Asya voleybol anlayisi ikinci umut isigini yakmisti.
Yurda dönüldügünde Umut Ulusal Takimi na yeni bir görev çikti. Mart ayinda Fransa`da yapilan Bati Avrupa Kupasi maçlarinda yöneticilerle aralarinda geçen bazi tatsiz olaylar yüzünden Erkek Ulusal Takimimizin oyunculari, Akdeniz Oyunlari için yapilan çagriya gelmemislerdi. Mannheim`daki basarinin sagladigi güvenle Federasyon, Cezayir`deki Akdeniz Oyunlari`na umut Ulusal Takimi`ni göndermeye karar verdi.
Cezayir`de yaptigimiz üç maçtan ilkinde Fas`i 3-0 yendik, ikincisinde Italya`ya 3-0 yenildik, klasmanda Misir`la oynadigimiz maçi 3-1 kazanarak siralamada besinci olduk. Ülkemizdeki Asya voleybolu çalismalarinin en üst düzeye ulastigi 1975 yilindan sonra ise bir geri dönüs yasandi. Ikinci umut isigi da sönmüstü. Eski voleybolcularla yeni voleybolcularin bir arada yer aldiklari ulusal takimimiz, iki anlayis arasinda bocalamaya basladi. Maçlar oyuncularin becerilerine, aliskanliklarina göre düzenlenen, eski mi yeni mi anlasilmaz bir sistemle oynanir oldu.
Çagdas Voleybol (1976-»»»»)
Asya voleybol anlayisi asagi yukari on yil içinde bütün ileri gitmis voleybol ülkelerini etki alanina almisti. Her ülke kendi voleybol anlayisini gözden geçirip köklü degisikliklere ugratmis, kisa sürede dünya voleybolu bambaska bir görünüm kazanmisti. Artik her sey ortaklasa kullaniliyordu. "Asya voleybolu", "Japon voleybolu" demenin de bir anlami kalmamisti; "Çagdas voleybol" deniyordu.
Türkiye ise iki anlayisi birlikte sürdürmekte en fazla direnen ülkelerden biri oldu. Çünkü en seçkin oyuncular kurum kulüplerinde toplanmislardi. ODTÜ, Altinyurt gibi amatör kulüplerdeki, ulusal takimlardaki çalismalar, amaci yalnizca sampiyonluk olan kurum kulüplerini etkilemiyor, "Riskli voleybol" diye adlandirilan çagdas voleybol bu takimlara bir türlü giremiyordu. Genç oyuncularin ulusal takimlardan götürdükleri hareketler, basarili olabildikleri sürece, oyunu süslemek için kullaniliyor, böyle "fantezi" hareketlere genellikle kolay maçlarda göz yumuluyordu.
Bu yanlis tutumu kiran kulüp Eczacibasi oldu. Kurulusunda, Deplasmanli Lig`e yükselisinde Ayhan DEMIR`in büyük emegi olan bu kulübün, "Basariya hangi tarz götürüyorsa o tarz iyidir" görüsünü savunan yöneticileri, içerdeki basarilarla yetinmeyerek Avrupa Kupalarinda basari aramaya baslayinca, hem erkeklerde, hem kizlarda çagdas voleybola yönelmek geregi duydular.
Ayhan DEMIR`den sonra teknik direktörlüge getirilen Cengiz GÖLLÜ, aslinda , Türkiye`de Asya voleybol anlayisinin file hareketlerini ilk uygulatan antrenörlerden biriydi. Ayrica, 1971 yilinda, ulusal takimlarimizin Asya voleybol anlayisina yönelmeleri gerektigi konusunda karar alan Voleybol Federasyonu Teknik Komitesi`nin de bir üyesiydi.
Içerde, kolay, hatalari en aza indiren Dogu Avrupa voleybolu ile sonuca gidilebiliyordu, ama disariya açilinca, artik herkesin oynadigi çagdas voleybola geçmek, basarili olabilmenin tek yoluydu.
Liglerde Eczacibasi`nin çagdas voleybol oynamaya baslamasi, Itfaiye (Deger ERBAY), Galatasaray (Cahit ERDOGUS), Vinylex gibi güçlü takimlarin bu yoldaki çabalariyla birlesince, birtakim inatçi direnmelere karsin, Türk voleybolunun görünümü de degisiverdi. Bunun sonucu olarak da, kulüp takimlarimiz Avrupa kupalarinda finallere yükselmeye, dereceye girmeye basladilar.
Gene Cengiz GÖLLÜ`nün Eczacibasi`nda yürüttügü "Çagdas voleybol" çalismalarinin ürünü olan çok büyük bir basari da, 1977 yilinda, Italya`da, Genç Kizlar Avrupa Sampiyonasi Elemeleri`nde elde edildi. Genç Kiz Ulusal Takimimiz dörtlü turnuvada Belçika`yi 3-0, Italya`yi 3-2, Ispanya`yi 3-0 yenerek birinci oldu.
Türkiye, Asya voleybol anlayisinin etki alaninda, Dogu Avrupa`nin yüksek voleybolundan uzaklasip çagdas bir anlayisa yönelirken, hem erkeklerde, hem kizlarda, teknik, taktik yönünden yabanci ülkelerdekine denk hatta çoguna üstün bir voleybol oynar duruma geldi. Bu arada, Asya voleybol anlayisinin birçok hareketi benimsendiyse de, bu sistemin temeli olan flash hareketi bir türlü yayginlastirilamadi. Böylece de bizim "Çagdas voleybol"umuzda "erken siçrama" pek yer almadi.
Antrenörlerimizin, son yillarda, özellikle bloktaki yetersizligimiz üzerinde durduklari, boy, yapi, güç sorunlarina egildikleri gözleniyor.